top of page

ATATÜRK VE BİLİM

Atatürk'ün "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir." sözünü yorumlayınız.

Türk tarihinde bilimin önemini bilen ve onun yolunda bir ömür tüketen aydınlarımız vardır. Bu aydınlarımıza bir örnek veriniz.

Okul hayatımızda üçgen, kare, dikdörtgen, çember gibi kelimelerle sık sık karşılaşırız. Peki, hiç düşündünüz mü? Bu terimler nereden geliyor? İsimlerini kim koymuş? Atatürk, 13 Kasım 1937 tarihinde Sivas'a gitmiş ve 1919 yılında Sivas Kongresi'nin yapıldığı lise binasında bir geometri (o zamanki adıyla hendese) dersine girmiştir. Bu derste öğrencilerle konuşmuş ve geometri üzerine çeşitli sorular yöneltmiştir. Ders sırasında Atatürk "Bu anlaşılmaz terimlerle bilgi verilemez. Dersler Türkçe anlatılmalıdır." diyerek dersi kendi buluşu olan Türkçe terimlerle ve çizimlerle anlatmıştır.

Atatürk, çağdaş dünyaya ayak uydurabilmek için bilim ve teknolojiye yeteri kadar önem verilmesi gerektiğini biliyordu. İnkılaplarının temelinde bilim önemli bir yer tutar. Kütüphanelerin yaygınlaşması, yabancı dillerdeki kitapların Türkçeye çevrilmesi, tarım makinelerinin kullanılması, üniversitelere önem verilmesi Atatürk'ün bilim ve teknoloji alanındaki uygulamalarındandır.

Atatürk, akılcılığı ve bilimi, devletin ve toplumsal hayatın her alanına yaymaya çalışmıştır. "Akıl ve mantığın halledemeyeceği hiçbir mesele yoktur." sözü bunun en büyük delilidir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında (1923) Atatürk'ün, akılcılık ilkesinin dine aykırı olmadığı yolundaki şu sözleri dikkate değerdir: "Bizim dinimiz akla en uygun ve en tabii bir dindir. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilime ve mantığa uygun olması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur." Atatürk inkılaplarının temelinde akılcılık ve bilim yatmaktadır. Cumhuriyetin ilanı, harf inkılabı, eğitim ve hukuk alanındaki yenilikler bu anlayışın eseridir.

ATATÜRK VE SOSYAL BİLİMLER

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Musta­fa Kemal Atatürk'ün bilime ve bilimsel araştırma­lara büyük önem verdiği herkesçe bilinmektedir. Atatürk'ün en büyük amaçlarından biri de Türki­ye'yi çağdaş bir ülke hâline getirmek ve Avrupalı devletler seviyesine çıkarmaktır. Bunu yaparken en büyük yol gösterici olarak bilimi kabul etmiştir.

 

Atatürk'ün yaptığı inkılaplar incelendiğin­de, bu inkılapların aklın ve bilimin önderliğinde yapıldığı, modern yenilik ve gelişime açık bir özel­liğe sahip olduğu görülmektedir.

Bir ülkenin hızla gelişebilmesi için önce­likle halkın eğitim seviyesinin yükseltilmesi gerek­lidir. Şüphesiz Atatürk de bu durumun farkına var­mış ve eğitim alanındaki inkılâplara önem vermiş­tir. Bu nedenle Atatürk bütçeden ödenek ayırarak yurt dışına öğrenci gönderilmesine karar vermiş­tir. Fen bilimleri, sosyal bilimler, görsel sanatlar ve arkeoloji gibi birçok alanda 1925 ile 1947 yılla­rı arasında Avrupa'ya 40 öğrenci gönderilmiştir.

Türk Tarih Kurumu

Tarih boyunca çok sayıda devlet kuran, binlerce yıllık geçmişi olan, dünya kültür, sanat ve siyasi hayatına etki eden Türklerin tarihi, İslam ta­rihi ve Osmanlı tarihi ile sınırlandırılmıştı.

 Atatürk 1930 yılından itibaren Türk tarihi­nin araştırılması konusuna önem verdi. Araştır­maları bilimsel hâle getirmek için 1931 yılında   Türk Tarihi Tetkik Cemiyetini (Türk Tarih Kuru­mu) kurdurdu.

Yeni Türk Harfleri

 Arap alfabesi ses uyumu bakımından Türkçeye uygun olmadığından okuma ve yazma güçlüğü ortaya çıkarıyordu. Bu nedenle ülkemiz­de okuma ve yazma bilenlerin sayısı da oldukça azdı.

Latin alfabesinden yararlanılarak, Türk di­linin yapısına uygun Türk alfabesi hazırlandı. Ye­ni Türk harfleri, TBMM tarafından 1 Kasım 1928 tarihinde kabul edildi.

Türk Dil Kurumu

Osmanlı Devleti zamanında iki çeşit dil vardı. Biri Arapça, Farsça ve Türkçenin karışımıy­la oluşmuş Osmanlıca, diğeri ise halkın konuştu­ğu Türkçe idi.

Ülkede farklı dillerin konuşulması dil birli­ğinin oluşmasını engelliyordu. Bu nedenle Ata­türk, Türk dilinin geliştirilmesi konusu üzerinde önemle durdu.

Türkçenin yabancı dillerin etkisinden kur­tarılması ve sadeleştirilmesi amacıyla 1932 yılın­da Türk Dil Kurumu açıldı. Ayrıca Dil Kurultayla­rı düzenlendi.

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi

Ankara Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi­nin kurulmasına Atatürk bizzat öncülük etmiştir.

Türkiye'nin gelişebilmesi için öncelikle bi­limin önderliğini esas alan gençlerin yetiştirilmesi, millet olarak bilinç seviyesinin yükseltilmesi, Türk diline ve Türk tarihine sahip çıkılması gerekiyor­du. Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi 14 Haziran 1935 tarihinde kuruldu ..

Halkevleri

Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan in­kılapların halka mal edilmesi ve halkın eğitilmesi için herkesin rahatlıkla çalışmalarına katılabilece­ği yaygın bir teşkilata ihtiyaç vardı.

Atatürk'ün önderliğinde tarihinde resmen açılan halkevlerinin amaçları; halk arasında kültür ve düşünce birliğini gerçek­leştirmek, Atatürk inkılaplarının benimsenmesini sağlamak, cumhuriyetin kültür atılımını yapmak, Türk milletini yeni amaçlar etrafında toplamak, kır -kent ile köylü - aydın ikiliğini ortadan kaldırmaktır,

Halkevleri kısa zamanda Türkiye'nin dört bir yanına yayıldı. 1931 ile 1952 yılları arasında 478 halkevi, 4322 halk odası açıldı.

bottom of page